Kelam´a Giriş Dersi 7. Ünite Sorularla Öğrenelim

Kelamda Bilgi
Açıköğretim ders notları öğrenciler tarafından ders çalışma esnasında hazırlanmakta olup diğer ders çalışacak öğrenciler için paylaşılmaktadır. Sizlerde hazırladığınız ders notlarını paylaşmak istiyorsanız bizlere iletebilirsiniz.
Açıköğretim derslerinden Kelam´a Giriş Dersi 7. Ünite Sorularla Öğrenelim için hazırlanan ders çalışma dokümanına (ders özeti / sorularla öğrenelim) aşağıdan erişebilirsiniz. AÖF Ders Notları ile sınavlara çok daha etkili bir şekilde çalışabilirsiniz. Sınavlarınızda başarılar dileriz.
Kelamda Bilgi
Kur’an’da bilginin önemine atıf yapılmış mıdır?
Evet. Bu ayetlerden bazıları şunlardur: “Yaratan
Rabbinin adıyla oku! O insanı rahim duvarına yapışan bir
nesneden yarattı.Oku! Rabbinin çömertliği sınırsızdır. O
kalemle yazmyı öğretti. İnsana bilmediğini öğretti.” (el-
Alak 96/1-5), “De ki, hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur
mu?” (ez-Zumer 39/9) ve “Allah’tan hakkıyla sakınanlar
ancak bilen insanlardır.” (Fâtır 35/28).
Kelam ve fıkıh kelimelerinin anlamı nedir?
Kelam, Kur’an ve sünnet kaynaklı bilgilerin
derlendiği bir alan iken, fıkıh, dinî hayatın günlük
yaşamda uygulanışıyla ilgili ilmî kapsama sahiptir.
“İlim” kelimesinin anlamı nedir?
Arapça bir kelime olan “ilim” ve Türkçe’de bunun
yerine kullanılan “bilgi” sözlükte “bilme”, “biliş” ve
“tanıma” gibi anlamlara gelmektedir.
“İlim” ile “marifet” kelimelerinin anlam bakımından
ayrıldıkları husus nedir?
İlim, somut ve objektif gerçekliğin bilgisi için
kullanılırken marifet, soyut ve sübjektif algıların ürünü
olana bilgi anlamında kullanılmıştır. Bu anlamda sufîlerin
manevî veya dinî tecrübeleri marifet olarak
isimlendirilmiştir.
“İlim” kelimesinin terim anlamı hakkında ne
söylenebilir?
Cüveynî (ö. 478/1085) ile Gazzâlî (ö. 505/1111)
ilmin tarifinin zor olduğunu söylerken, Fahreddîn er-Râzî
(ö. 606/1210) bunun mümkün olmadığı ancak mahiyetinin
bilinebileceği şeklinde bir görüş ortaya koymaktadır. Bu
iki olumsuz tavra karşılık ilmin tarifinin yapılabileceğini
iddia edenler de olmuş ve bu alanda bazı tarifler
yapılmıştır. Bunların en çok kabul görenlerini şöylece
sıralamak mümkündür: “Akla ve duyulara konu olan
objenin tanınması”, “Aksine ihtimal verilmeyecek şekilde
anlamların birbirinden ayırt edilmesi.
Felsefede “bilgi” kavramı nasıl tanımlanır?
Felsefede bilgi, “bilen süje ile bilinen obje
arasındaki ilişki” şeklinde tanımlanır.
Kelâm bilginlerinin çoğunluğu bilgiyi nasıl tarif eder?
Kelâm bilginlerinin çoğunluğu bilgiyi, bilen kişi
ile bilinen olgu ve olay arasında bir irtibat olarak kabul
ederler.
Kelam âlimlerine göre “ilim” kavramının bilen ve
bilinen arasında nasıl bir konumu vardır?
Bilinenin bilene aidiyetini sağlayan irtibat
kelâmcılara göre bir tür bilen ile bilinen arasındaki
ilişkidir. Bilen ile bilinen arasındaki söz konusu ilişki,
ilimdir. Bir diğer ifade ile ilim, bilinen olgu ve olay ile
bilen kişi arasında ortaya çıkan anlamdır.
Bilgi, Kur’an’da nasıl sunulmaktadır?
Kur’ân’da bilgi, insanın özelliklerinin tümünü
dikkate alan bir çerçeve içinde sunulur. Duyulardan akla
kadar insanın sahip olduğu özellikler veya bilgi edinme
yetenekleri bir bütün olarak değerlendirilir.
“Kalb” ve “fuâd” kelimeleri Kur’an’da nasıl geçer?
Kur’ân’da geçen kalb ve fuâd kelimeleri
incelendiğinde, bunların ya aklın değişik bilgi düzeylerini
ifade eden kavramlar ya da aklın yanında ona destek veren
farklı bilgi araçları olduğu görülür. Çünkü bunlar
Kur’ân’da olumlu ve olumsuz kullanılmaya uygun
imkânlar olarak zikredilir.
Sezginin Ku’an’da yeri var mıdır?
Kur’ân’da bilgi elde etme aracı olarak geçen
kalbe, sezgi demek bile mümkündür. Çünkü sezgi, insanın
içine aniden doğan bir bilgi türüdür. Bu bilginin elde
edilmesinde ne aklın ne de duyuların bir rolü vardır. Yine
Kur’ân’da sezgiyi çağrıştıracak bir başka kavram olarak
basiret kavramı kullanılır. Basiret kavramı halk arasında
daha çok öngörü, iç görü ve bir şeyi önceden
sezme/hissetme anlamında kullanılır. Bu yönüyle
Kur’ân’daki kullanımı ile örtüşür.
Sezgiye günümüz düşüncesinde nasıl algılanmaktadır?
Sezgiye günümüz düşüncesinde altıncı his adı
verilmekle birlikte diğer beş duyu ile tam bir
benzerliğinden söz edilemez. Çünkü sezgide, beş duyuda
olduğu gibi bir objektiflik yoktur. Bir diğer deyişle sezgi,
beş duyu ile elde edilen bilgi gibi test edilebilme
imkânından yoksundur. Ancak, her insanın şu ya da bu
şekilde sezgiye sahip olduğu da bir gerçektir.
Sezgi ve vahiy aynı şey midir?
Hayır, değildir. Peygamberlerin vahiy almasını
sezgi ile karıştırmamak gerekir. Çünkü vahiy Allah’ın
peygamberine özel bir bilgi aktarma biçimidir. Hâlbuki
sezgi her insanın sahip olduğu bir bilgi edinme özelliği ve
yoludur.
Kelâmda bilgi hangi yollarla elde edilir?
Kelâmda bilgi edinme yolu, duyular, haber ve akıl
şeklinde belirlenmiştir.
Kelâmda duyular nasıl geçer?
Kelâmda duyular görme, işitme, tatma, dokunma
ve koklama şeklinde beş duyu olarak geçer. Her bir
duyunun ancak kendi alanı ve belirlendiği hususlarda işlev
göreceği özellikle belirtilir.
Bunun anlamı, görme duyusu
ile işitilmeyeceği, işitme duyusu ile tat alınamayacağı,
dokunma duyusu ile görülemeyeceğidir.
Kelâmda haber nasıl tanımlanır?
Kelâmda haber aktarma yoluyla insanda hasıl olan
gerçeğe uygun bilgi şeklinde tanımlanır. Gerçeğe uygun
olması haberin doğru olduğu, aktarma şeklinde gerçekleşmesi de dış bir araç ile insana ulaşması anlamına
gelir.
Peygamberlere gelen vahiy haber midir?
Peygamberlere melek aracılığı ile gelen vahiy
olarak adlandırılan bilgiler de haberdir. Aynı şekilde
peygamberin kendisine gelen bu vahyi insanlara aktarması
ve onların da diğer insanlara aktarması haber
kategorisinde değerlendirilir. Bu çerçeveden bakıldığında
dinin esasları bütünüyle haber türü bir bilgidir. Ancak bu
bilgi güvenilir bir melek aracılığı ile geldiği ve yine
güvenilir bir kişi olan peygamber vasıtasıyla insanlara
duyurulduğu için gerçeğe uygun doğru haberdir.
Mütevatir haber nedir?
Kesinlik düzeyinin en üst noktasında bulunan
habere mütevatir haber denir.
Mütevatir haber, yalanda
birleşmeleri imkânsız görülen bir topluluğun verdiği
haberdir.
Âhâd haber nedir?
Mütevatir olmayan haber, tek kişinin veya yalan
üzere birleşmesi imkân dâhilinde olan bir topluluğun
verdiği haberdir. Bu tür habere âhâd haber adı verilir.
Bir haberin mütevatir veya âhâd haber olması neye
bağlıdır?
Bir haberin mütevatir veya âhâd haber olması,
haberin gerçekliği ve gerçekleşmişliği ile alakalıdır.
Kelâmî ifade ile haberin sübut yönünü gösterir. Bunun
yanında haberin içeriğinin açık ve anlaşılır olması da
önemlidir. Buna kelâm dilinde haberin delalet yönü
denilir.
Akıl nedir?
İnsanda bulunan düşünme, anlama ve kavrama
gücüne genellikle akıl denilir. Aslında akıl gücü insanın
kavrama mekanizmasının merkezini oluşturur. İnsan bu
güç sayesinde anlama, anlatma ve seçme faaliyetini
yürütür. Bir başka deyişle insanın bir konuyu anlaması,
onu bir başkasına açıklaması ve önüne çıkan
seçeneklerden birini tercih etmesi bu akıl gücü sayesinde
gerçekleşir.
Mu‘tezile ve Mâtürîdî âlimleri akıl mefhumuna nasıl
yaklaşırlar?
Mu‘tezile ve Mâtürîdî âlimleri aklın iyi ve kötü
hususları bilebileceğini ve bu bilgisi ile kendisine yararına
olanı tercih edeceğini ileri sürmüşlerdir. Ancak
Mâtürîdîler bu bilginin tümel (küllî) hususlar için söz
konusu olabileceğini, tikel (aynî) şeyler hakkında mümkün
olamayacağını söylemişlerdir.
Keşif nedir?
Keşif, genel kabule göre Allah’ın bazı sevgili
kullarına ilham yoluyla çeşitli konularda bilgiler
vermesidir. Seven ve sevilen kul mertebesine erişen
müminlere Allah’ın lütfu ile bazı perdelerin açılması ve
kulun bilgilendirilmesidir.
Olağanüstü olayları önceden bilme yetisi sadece
velilere mi verilir?
Olağanüstü olaylar sadece velî denilen kişilerde
değil, başka şahıslarda da görülebilir. Sözgelimi isyankar
ve inanmayan kişilere de Allah bazen olağan üstü olayları
verir. Bu onları sınamak veya isyan ve küfürdeki
durumlarını diğer insanlar nezdinde açığa çıkarmak veya
inatları sebebiyle bulundukları yerden daha kötü bir
duruma gitmelerinin yolunu açmak içindir.
Velîlerin keşif gücü ve kabiliyeti nedir?
Önde gelen sufî düşünürlerin verdiği bilgiye göre,
velî konumunda bulunan kişi, keşfi, kendi yetenek ve
kapasitesine göre kavrar, dilinin döndüğünce aktarabilir.
Bu yüzden algılama ve aktarma esnasında yapılabilecek
bir yanlışlık veya meydana gelebilecek bir eksiklikten
kulun kendisi sorumludur. Çünkü peygamber dışındaki
kişilere ilahî bilgiyi alma ve aktarma noktasında bir
garanti sağlanmış değildir.
Keşif ve ilham her kul için bağlayıcı mıdır?
İslâm âlimleri, itikadî ve amelî konularda hüküm
verirken keşif ve ilhama hep ihtiyat ile yaklaşmışlar ve her
ne kadar sahibi için bir değer ifade etse bile, başkaları için
kesinlikle bağlayıcı olamayacağını dile getirmişlerdir.
Çünkü keşif/ilham ile elde edilen bilgi kapalı, ispatı
imkânsız ve kişinin vicdanı ile sınırlıdır. Bu yüzden
sufîlerin de içinde bulunduğu büyük çoğunluk, keşfin
inanç alanında delil olmasını uygun bulmazlar.
Görülen bir rüyanın dinî bağlayıcılığı nedir?
Her ne kadar rüya, gören açısından bir değer
taşısa bile, rüyadan hareketle dinî bir hüküm verilemez.
Sadık/ doğru olan rüya ile olmayanı birbirinden ayırmak
çok kolay değildir. Çünkü ilham ve keşifte olduğu gibi
rüya da, test edilemez ve sübjektiftir. Öte yandan yapılan
psikolojik araştırmalar, rüyaların çok çeşitli nedenlerden
kaynaklandığını/kaynaklanabileceğini ortaya koymuştur.
Bu da rüyanın çok karmaşık bir konu olduğunu gösterir.
Bir sözcük işlemcide hazırlanacak bir belge hangi
ögelerden oluşur?
Birbiri ardına akan paragraflar, bu paragrafların
arasında yerleştirilmiş tablolar, grafikler, görüntüler ve
benzeri görsel ögelerden oluşur.
Rüya tabirleri üzerine yazılan kitaplarda yazılanlar
her halükarda makbul müdür?
Halk arasında dolaşan veya çeşitli rüya
kitaplarında bulunan rüya tabirleri de, herkesin rüyasına
yorum olamaz. Çünkü rüyalar kişiseldir. Benzerliklerden
yola çıkılarak rüyalara getirilecek yorumlar, yanıltıcı
sonuçlara götürebilir. Böylesi belirsiz ve karışık bir şeyin,
dinin temeli sayılan inanç alanında delil olarak
kullanılması, İslâm âlimleri arasında kabul görmemiştir.
Kelâmda bilgi, kaç bakımdan kategorize edilebilir?
Üç bakımdan edilebilir. Birinci ayrım, Allah’a ait
bilgi ile insana ait bilgi, hem mahiyet hem de içerik olarak
birbirinden farklıdır. İkinci ayrım ise bilginin akıl ile elde edilmesi ile nakletme yani haber yoluyla elde edilmesi
bakımındandır. Üçüncü ayrım ise bilginin kesinlik ifade
edip etmemesine göredir.
Kelâmda kadîm bilgi nedir?
Kelâm âlimleri, Allah’ın ilmine öncesiz ve
sonrasız anlamında kadîm bilgi derler.
Kelâmcılara göre hâdis bilgi nedir?
İnsana ait bilgiye de öğrenme ile sonradan
meydana geldiğinden ve başlangıcı bulunduğundan,
sonradan olma anlamında hâdis bilgi demişlerdir.
Aklî bilgi nedir?
İnsanın düşünmesi ve akıl yürütmesi ile elde ettiği
bilgiye aklî bilgi denir.
Naklî bilgi nedir?
Bir başkasından nakil yoluyla alınan haberlere
naklî bilgi denir.
Zarûrî/zorunlu bilgi nedir?
Aklın hiçbir çaba sarfetmeksizin elde ettiği
bilgiye, zarûrî/zorunlu bilgi denir.
Bedihî bilgi nedir?
Aklın hiçbir çaba sarfetmeksizin elde ettiği bilgi,
zarûrî/zorunlu bilgidir. Bu bilgiye, herhangi bir şüpheye
ve ihtilafa yol açmayacak şekilde son derece açık
olduğundan apaçık bilgi anlamında bedihî bilgi de
denilmiştir.
İktisâbî bilgi nedir?
İnsanın bir çaba ve düşünmesi sonucu elde edilen
bilgiye kazanılmış anlamında iktisâbî bilgi adı verilmiştir.
Bu tür bilgiye bir kanıt/delil yoluyla ulaşıldığından delile
gereksinim duyan bilgi anlamında istidlalî bilgi adı da
verilmiştir. Bu bilgiye nazar, yani düşünme yoluyla elde
edilmesi dikkate alınarak nazarî bilgi de denilmiştir.
Burhanî bilgi nedir?
Aklî bilgi sağlam ve objektif delillere dayanıyor
ve kesinlik ifade ediyorsa bu bilgiye burhanî bilgi denir.
Burhan hem kelâmda hem de felsefede kesin delil
anlamına gelir.
Hatâbî bilgi nedir?
Şayet şüphe taşıyan veya subjektif delillere
dayanıyorsa ve ancak ikna yoluyla anlatılması söz konusu
ise buna hatâbî bilgi adı verilir.
Hatabî kelimesi hitaptan
gelir ve sözle bir kişiyi ikna etmek anlamındadır.
Naklî bilgi kaça ayrılır?
Haber yoluyla elde elde edilen naklî bilgi ise kesin
bilgi anlamında yakînî ve şüpheli bilgi anlamında zannî
şeklinde iki gruba ayrılır.
Kelâm alanında bir bilginin inanç açısından değer
ifade etmesi için öncelikle ne olması gerekir?
Kelâm alanında bir bilginin inanç açısından değer
ifade etmesi için öncelikle naklî ise yakînî, aklî ise burhanî
olması gerekir. Diğer bir deyişle inanç ilkesi oluşturulurken bilginin akıl ve nakil bakımından sağlam
ve apaçık delillere dayanıyor olması aranır.
Duyu-bilgi arasında nasıl bir ilişki vardır?
Bilginin değeri bilgi araçlarının değeri ile de
doğru orantılıdır. Duyular yoluyla elde edilen bilginin
kesin ve şüpheden uzak olması, duyuların kusursuz
olmasına bağlıdır. Duyularda var olan veya meydana
gelen kusur ve eksiklik aynıyla elde edilen bilgiye yansır.
Sözgelimi gözlerinde şaşılık bulunan bir şahsın bir nesneyi
iki olarak görmesi, kusura bağlı bir yanlış bilgidir.
Gürültülü mekânlarda çalışan insanların zaman içinde
kulaklarında ses duymaları da kusurdan kaynaklanan bir
husustur. Hasta olan kişinin tat almaması veya kokuyu
hissetmemesi, yine kusurdan kaynaklanmaktadır.
Akıl ve bilgi arasında nasıl bir ilişki vardır?
Bir bilgi akla dayanıyor yani düşünme yoluyla
elde ediliyorsa, aklın sağlam ve sağlıklı olması şartı aranır.
Ayrıca akıllar tek tip ve tekdüze olmadığı için her insanın
aklı ve onun ürünü olan bilgi de eşit veya denk kabul
edilemez. Sağlam ve sağlıklı bir akıl, kesin bilgi ortaya
koyarken, zihinsel yetenekleri gelişmemiş veya bir
hastalık nedeniyle kusurlu hale gelmiş olan akıl kesin bilgi
üretemez. Buna rağmen kelâmcılar, üretilen bilginin
kusurunu tamamen akla yüklemezler. Burada düşünme
biçimi ve metodunun da dikkate alınması gereğini
vurgularlar.
Haber ve bilgi arasında nasıl bir ilişki vardır?
Haber yoluyla elde edilen bilginin değeri, haberi
getiren kişinin güvenilir olması ile birebir irtibatlıdır.
Haberi getirenin güvenilmez oluşu, aynıyla haberi etkiler
ve değerini düşürür. Bundan dolayı Kur’ân’da “Size bir
fasık haber getirdiğinde onu araştırın” (el-Hucûrât 49/6)
emri verilmiştir. Yukarıda değinildiği gibi haberin gerçeğe
uygun olması kesinliğini ifade eder. Yalan söyleyen bir
kimse gerçeğe uygun haber vermiyor demektir.
Dolayısıyla bu haberden hareketle bir hüküm çıkarmak
veya yargıya varmak doğru değildir. Öte yandan getirilen
haberin açık ve anlaşılır olması da önemlidir. Eğer haber
açık ve anlaşılır değil ise, yanlış anlamaların meydana
gelmesi kaçınılmaz olur.
Yanlış anlaşılan veya haber
kaynağının kastetmediği bir hususu çıkarmaya elverişli bir
haber, zararlı sonuçların doğmasına sebebiyet verir. Yüce
Allah’ın “fasık kimsenin haberini araştırın” emri vermesi
bundan dolayıdır. Çünkü bu tür yalan haberlerin toplum
içinde fitne ve tartışmalara hatta kavgalara sebebiyet
vermesi mümkündür.
Kelâmın kaç kaynağı vardır ve bu kaynaklar nelerdir?
Kelâmın üç kaynağı vardır. Bu kaynaklar:
• Kur’an
• Sünnet
• Akıl’dır.
Bir haber kaynağı olarak Kur’an’ın en temel
özellikleri nelerdir?
Kur’ân’ın iki temel özelliği vardır:
• Vahiy getiren melek Cebrail aracılığı ile Hz.
Peygamber’e ulaşması,
• Sadece vahiy yoluyla Kur’ân kendisine inzal
olunan Hz. Peygamber değil, Kur’ân’ın
gönderildiği bütün insanların ondaki hükümlerle
yükümlü tutulmasıdır.
Kur’ân, ilâhî alandan beşerî alana nasıl indirilir?
Kur’ân, güvenilir melek Cebrail vasıtasıyla ilâhî
alandan beşerî alana indirilir. Bu indirilme işlemine inzal
veya nüzûl denilir. Beşerî alandaki ilk muhatabı Hz.
Muhammed’dir. Hz. Muhammed peyamber olma özelliği
ile görevini aksatacak veya zarar verecek her türlü
maddimanevi tehlikeden korunmuştur. Buna masum
olması veya ismet sıfatına sahip olması denilir.
“Tebliğ” nedir?
Hz. Peygamber’e inen bu Kur’ân, korunmuş
özelliğine sahip Hz. Peygamber aracılığı ile insanlara
ulaştırılır. Bu işleme tebliğ adı verir.
Kur’an’ın korunurluğu güvenilirliği nereden
kaynaklanmaktadır?
Kur’ân, korunmuş özelliğine sahip Hz.
Peygamber aracılığı ile insanlara güvenli bir şekilde
hedefine ulaştığı Kur’ân “İçinde hiç şüphe bulunmayan bir
kitaptır” (el-Bakara 2/2). Bu güvenirlik, Hz. Peygamber’in
hem Kur’ân’ı algılaması hem de onu aktarması noktasında
Allah’ın koruyuculuğu altında olmasındandır. Nitekim Hz.
Peygamber’e hitaben “Onu çarçabuk ezberlemek için
ağzında tekrarlama. Onu kalbine toplamak ve okutmanı
sağlamak bize aittir.” (el-Kıyame 75/16-17) buyrulmuştur.
Bir başka ayette ise “Kur’ân’ı kesinlikle biz indirdik,
elbette onu yine biz koruyacağız” (el-Hicr 15/9)
buyrulmuş ve korumanın hem inzâli hem de tebliğ ve
sonrasını da Aklın kaynak olması, istidlâl veya istinbât
denilen çıkarsama yolunun kullanılmasıdır.
Aklın kaynak olması, kelâmda nasıl bir uygulama ile
gerçekleşir?
Aklın kaynak olması, istidlâl veya istinbât denilen
çıkarsama yolunun kullanılmasıyla gerçekleşir.
Kur’ân’ın iniş süreci ne zaman tamamlanmıştır?
Kur’ân’ın iniş süreci Hz. Peygamber’in hayatının
bitimi ile tamamlanmıştır. Bir diğer deyişle Hz.
Peygamber’in vefatı ile vahiy artık kesilmiştir. Bundan
dolayı elimizdeki Kur’ân dışında başka bir vahiyden söz
edilemez.
Kur’an’ın mütevatir olma özelliği nerden
kaynaklanmaktadır?
Kur’ân, Peygamberimiz Hz. Muhammed’den bize
yalan üzere birleşmeleri imkânsız olan büyük topluluklar
eliyle sağlam bir şekilde mütevatir olarak ulaşmıştır. Böylelikle Kur’ân, hem içeriği hem de bize kadar gelişi
bakımından tam ve güvenilir bir kaynaktır.
İnanç esaslarının ikinci kaynağı kimdir?
İnanç esaslarının ikinci kaynağı bizzat Hz.
Peygamber’in kendisidir.
Hz. Peygamber, İslâm’da neye istinaden en güvenilir
kaynaktır?
Hz. Peygamber, Kur’ân’ın ilk ve en güvenilir
yorumcusudur. Çünkü o dinî her türlü tasarrufunda
Allah’ın koruyuculuğu altındadır. Bu onun yorumunun
ilahî gözetim altında olması anlamına gelir. Nitekim “Sana
Kur’ân’ı okuduğumuzda onun okunuşunu takip et; sonra
onun açıklaması/yorumu bize aittir” (el-Kıyâme 75/18-19)
mealindeki ayette Kur’ân’ın Hz. Peygamber tarafından
açıklaması ile uygulamasının ilâhî kontrol altında olduğu
ifade edilir.
Hz. Peygamber’in her söylediği sözün güvenilir
olabileceğine dair Kur’an’da kaynak var mıdır?
Vardır. “O kendinden bir şey söylemez ne
söylüyorsa vahiydir” (en-Necm 53/3) mealindeki ayet
özellikle peygamberin söz, fiil ve kabullerinin ilahî
gözetim ve denetim altında olduğunu göstergesidir.
Kur’ân’da bazı peygamberlerin bir kısım fiil ve
davranışlarından dolayı uyarılması da yine bunun en
büyük belgesidir.
Hz. Peygamber’den gelen açıklamaların kelâmda
kesin delil olması için gerekli olan şart nedir?
Hz. Peygamber’den gelen açıklamaların kelâmda
kesin delil olması için, bize kadar tevatürle ulaşmış olması
gerekir. Zira tek kişinin getirdiği haber (haber-i vâhid), bu
haberi getiren sahabeden biri bile olsa peygamber gibi
korunmuş olmadığından, inanç konularında kesin delil
kabul edilmez.
Çıkarsama yöntemi nedir?
İlk dönem kelâmcıların çıkarsama yöntemi, daha
çok görünenden hareketle görünmeyen hakkında hüküm
vermek şeklinde formüle edilebilecek fıkhî kıyastır.
Mantık kıyası nedir?
Mantığın da etkisiyle bilinenlerden hareketle
bilinmeyen hakkında hüküm vermeye çıkarsama yöntemi
denir.
Kur’an’da bilginin önemine atıf yapılmış mıdır?
Evet. Bu ayetlerden bazıları şunlardur: “Yaratan
Rabbinin adıyla oku! O insanı rahim duvarına yapışan bir
nesneden yarattı.Oku! Rabbinin çömertliği sınırsızdır. O
kalemle yazmyı öğretti. İnsana bilmediğini öğretti.” (el-
Alak 96/1-5), “De ki, hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur
mu?” (ez-Zumer 39/9) ve “Allah’tan hakkıyla sakınanlar
ancak bilen insanlardır.” (Fâtır 35/28).
Kelam ve fıkıh kelimelerinin anlamı nedir?
Kelam, Kur’an ve sünnet kaynaklı bilgilerin
derlendiği bir alan iken, fıkıh, dinî hayatın günlük
yaşamda uygulanışıyla ilgili ilmî kapsama sahiptir.
“İlim” kelimesinin anlamı nedir?
Arapça bir kelime olan “ilim” ve Türkçe’de bunun
yerine kullanılan “bilgi” sözlükte “bilme”, “biliş” ve
“tanıma” gibi anlamlara gelmektedir.
“İlim” ile “marifet” kelimelerinin anlam bakımından
ayrıldıkları husus nedir?
İlim, somut ve objektif gerçekliğin bilgisi için
kullanılırken marifet, soyut ve sübjektif algıların ürünü
olana bilgi anlamında kullanılmıştır. Bu anlamda sufîlerin
manevî veya dinî tecrübeleri marifet olarak
isimlendirilmiştir.
“İlim” kelimesinin terim anlamı hakkında ne
söylenebilir?
Cüveynî (ö. 478/1085) ile Gazzâlî (ö. 505/1111)
ilmin tarifinin zor olduğunu söylerken, Fahreddîn er-Râzî
(ö. 606/1210) bunun mümkün olmadığı ancak mahiyetinin
bilinebileceği şeklinde bir görüş ortaya koymaktadır. Bu
iki olumsuz tavra karşılık ilmin tarifinin yapılabileceğini
iddia edenler de olmuş ve bu alanda bazı tarifler
yapılmıştır. Bunların en çok kabul görenlerini şöylece
sıralamak mümkündür: “Akla ve duyulara konu olan
objenin tanınması”, “Aksine ihtimal verilmeyecek şekilde
anlamların birbirinden ayırt edilmesi.
Felsefede “bilgi” kavramı nasıl tanımlanır?
Felsefede bilgi, “bilen süje ile bilinen obje
arasındaki ilişki” şeklinde tanımlanır.
Kelâm bilginlerinin çoğunluğu bilgiyi nasıl tarif eder?
Kelâm bilginlerinin çoğunluğu bilgiyi, bilen kişi
ile bilinen olgu ve olay arasında bir irtibat olarak kabul
ederler.
Kelam âlimlerine göre “ilim” kavramının bilen ve
bilinen arasında nasıl bir konumu vardır?
Bilinenin bilene aidiyetini sağlayan irtibat
kelâmcılara göre bir tür bilen ile bilinen arasındaki
ilişkidir. Bilen ile bilinen arasındaki söz konusu ilişki,
ilimdir. Bir diğer ifade ile ilim, bilinen olgu ve olay ile
bilen kişi arasında ortaya çıkan anlamdır.
Bilgi, Kur’an’da nasıl sunulmaktadır?
Kur’ân’da bilgi, insanın özelliklerinin tümünü
dikkate alan bir çerçeve içinde sunulur. Duyulardan akla
kadar insanın sahip olduğu özellikler veya bilgi edinme
yetenekleri bir bütün olarak değerlendirilir.
“Kalb” ve “fuâd” kelimeleri Kur’an’da nasıl geçer?
Kur’ân’da geçen kalb ve fuâd kelimeleri
incelendiğinde, bunların ya aklın değişik bilgi düzeylerini
ifade eden kavramlar ya da aklın yanında ona destek veren
farklı bilgi araçları olduğu görülür. Çünkü bunlar
Kur’ân’da olumlu ve olumsuz kullanılmaya uygun
imkânlar olarak zikredilir.
Sezginin Ku’an’da yeri var mıdır?
Kur’ân’da bilgi elde etme aracı olarak geçen
kalbe, sezgi demek bile mümkündür. Çünkü sezgi, insanın
içine aniden doğan bir bilgi türüdür. Bu bilginin elde
edilmesinde ne aklın ne de duyuların bir rolü vardır. Yine
Kur’ân’da sezgiyi çağrıştıracak bir başka kavram olarak
basiret kavramı kullanılır. Basiret kavramı halk arasında
daha çok öngörü, iç görü ve bir şeyi önceden
sezme/hissetme anlamında kullanılır. Bu yönüyle
Kur’ân’daki kullanımı ile örtüşür.
Sezgiye günümüz düşüncesinde nasıl algılanmaktadır?
Sezgiye günümüz düşüncesinde altıncı his adı
verilmekle birlikte diğer beş duyu ile tam bir
benzerliğinden söz edilemez. Çünkü sezgide, beş duyuda
olduğu gibi bir objektiflik yoktur. Bir diğer deyişle sezgi,
beş duyu ile elde edilen bilgi gibi test edilebilme
imkânından yoksundur. Ancak, her insanın şu ya da bu
şekilde sezgiye sahip olduğu da bir gerçektir.
Sezgi ve vahiy aynı şey midir?
Hayır, değildir. Peygamberlerin vahiy almasını
sezgi ile karıştırmamak gerekir. Çünkü vahiy Allah’ın
peygamberine özel bir bilgi aktarma biçimidir. Hâlbuki
sezgi her insanın sahip olduğu bir bilgi edinme özelliği ve
yoludur.
Kelâmda bilgi hangi yollarla elde edilir?
Kelâmda bilgi edinme yolu, duyular, haber ve akıl
şeklinde belirlenmiştir.
Kelâmda duyular nasıl geçer?
Kelâmda duyular görme, işitme, tatma, dokunma
ve koklama şeklinde beş duyu olarak geçer. Her bir
duyunun ancak kendi alanı ve belirlendiği hususlarda işlev
göreceği özellikle belirtilir.
Bunun anlamı, görme duyusu
ile işitilmeyeceği, işitme duyusu ile tat alınamayacağı,
dokunma duyusu ile görülemeyeceğidir.
Kelâmda haber nasıl tanımlanır?
Kelâmda haber aktarma yoluyla insanda hasıl olan
gerçeğe uygun bilgi şeklinde tanımlanır. Gerçeğe uygun
olması haberin doğru olduğu, aktarma şeklinde gerçekleşmesi de dış bir araç ile insana ulaşması anlamına
gelir.
Peygamberlere gelen vahiy haber midir?
Peygamberlere melek aracılığı ile gelen vahiy
olarak adlandırılan bilgiler de haberdir. Aynı şekilde
peygamberin kendisine gelen bu vahyi insanlara aktarması
ve onların da diğer insanlara aktarması haber
kategorisinde değerlendirilir. Bu çerçeveden bakıldığında
dinin esasları bütünüyle haber türü bir bilgidir. Ancak bu
bilgi güvenilir bir melek aracılığı ile geldiği ve yine
güvenilir bir kişi olan peygamber vasıtasıyla insanlara
duyurulduğu için gerçeğe uygun doğru haberdir.
Mütevatir haber nedir?
Kesinlik düzeyinin en üst noktasında bulunan
habere mütevatir haber denir.
Mütevatir haber, yalanda
birleşmeleri imkânsız görülen bir topluluğun verdiği
haberdir.
Âhâd haber nedir?
Mütevatir olmayan haber, tek kişinin veya yalan
üzere birleşmesi imkân dâhilinde olan bir topluluğun
verdiği haberdir. Bu tür habere âhâd haber adı verilir.
Bir haberin mütevatir veya âhâd haber olması neye
bağlıdır?
Bir haberin mütevatir veya âhâd haber olması,
haberin gerçekliği ve gerçekleşmişliği ile alakalıdır.
Kelâmî ifade ile haberin sübut yönünü gösterir. Bunun
yanında haberin içeriğinin açık ve anlaşılır olması da
önemlidir. Buna kelâm dilinde haberin delalet yönü
denilir.
Akıl nedir?
İnsanda bulunan düşünme, anlama ve kavrama
gücüne genellikle akıl denilir. Aslında akıl gücü insanın
kavrama mekanizmasının merkezini oluşturur. İnsan bu
güç sayesinde anlama, anlatma ve seçme faaliyetini
yürütür. Bir başka deyişle insanın bir konuyu anlaması,
onu bir başkasına açıklaması ve önüne çıkan
seçeneklerden birini tercih etmesi bu akıl gücü sayesinde
gerçekleşir.
Mu‘tezile ve Mâtürîdî âlimleri akıl mefhumuna nasıl
yaklaşırlar?
Mu‘tezile ve Mâtürîdî âlimleri aklın iyi ve kötü
hususları bilebileceğini ve bu bilgisi ile kendisine yararına
olanı tercih edeceğini ileri sürmüşlerdir. Ancak
Mâtürîdîler bu bilginin tümel (küllî) hususlar için söz
konusu olabileceğini, tikel (aynî) şeyler hakkında mümkün
olamayacağını söylemişlerdir.
Keşif nedir?
Keşif, genel kabule göre Allah’ın bazı sevgili
kullarına ilham yoluyla çeşitli konularda bilgiler
vermesidir. Seven ve sevilen kul mertebesine erişen
müminlere Allah’ın lütfu ile bazı perdelerin açılması ve
kulun bilgilendirilmesidir.
Olağanüstü olayları önceden bilme yetisi sadece
velilere mi verilir?
Olağanüstü olaylar sadece velî denilen kişilerde
değil, başka şahıslarda da görülebilir. Sözgelimi isyankar
ve inanmayan kişilere de Allah bazen olağan üstü olayları
verir. Bu onları sınamak veya isyan ve küfürdeki
durumlarını diğer insanlar nezdinde açığa çıkarmak veya
inatları sebebiyle bulundukları yerden daha kötü bir
duruma gitmelerinin yolunu açmak içindir.
Velîlerin keşif gücü ve kabiliyeti nedir?
Önde gelen sufî düşünürlerin verdiği bilgiye göre,
velî konumunda bulunan kişi, keşfi, kendi yetenek ve
kapasitesine göre kavrar, dilinin döndüğünce aktarabilir.
Bu yüzden algılama ve aktarma esnasında yapılabilecek
bir yanlışlık veya meydana gelebilecek bir eksiklikten
kulun kendisi sorumludur. Çünkü peygamber dışındaki
kişilere ilahî bilgiyi alma ve aktarma noktasında bir
garanti sağlanmış değildir.
Keşif ve ilham her kul için bağlayıcı mıdır?
İslâm âlimleri, itikadî ve amelî konularda hüküm
verirken keşif ve ilhama hep ihtiyat ile yaklaşmışlar ve her
ne kadar sahibi için bir değer ifade etse bile, başkaları için
kesinlikle bağlayıcı olamayacağını dile getirmişlerdir.
Çünkü keşif/ilham ile elde edilen bilgi kapalı, ispatı
imkânsız ve kişinin vicdanı ile sınırlıdır. Bu yüzden
sufîlerin de içinde bulunduğu büyük çoğunluk, keşfin
inanç alanında delil olmasını uygun bulmazlar.
Görülen bir rüyanın dinî bağlayıcılığı nedir?
Her ne kadar rüya, gören açısından bir değer
taşısa bile, rüyadan hareketle dinî bir hüküm verilemez.
Sadık/ doğru olan rüya ile olmayanı birbirinden ayırmak
çok kolay değildir. Çünkü ilham ve keşifte olduğu gibi
rüya da, test edilemez ve sübjektiftir. Öte yandan yapılan
psikolojik araştırmalar, rüyaların çok çeşitli nedenlerden
kaynaklandığını/kaynaklanabileceğini ortaya koymuştur.
Bu da rüyanın çok karmaşık bir konu olduğunu gösterir.
Bir sözcük işlemcide hazırlanacak bir belge hangi
ögelerden oluşur?
Birbiri ardına akan paragraflar, bu paragrafların
arasında yerleştirilmiş tablolar, grafikler, görüntüler ve
benzeri görsel ögelerden oluşur.
Rüya tabirleri üzerine yazılan kitaplarda yazılanlar
her halükarda makbul müdür?
Halk arasında dolaşan veya çeşitli rüya
kitaplarında bulunan rüya tabirleri de, herkesin rüyasına
yorum olamaz. Çünkü rüyalar kişiseldir. Benzerliklerden
yola çıkılarak rüyalara getirilecek yorumlar, yanıltıcı
sonuçlara götürebilir. Böylesi belirsiz ve karışık bir şeyin,
dinin temeli sayılan inanç alanında delil olarak
kullanılması, İslâm âlimleri arasında kabul görmemiştir.
Kelâmda bilgi, kaç bakımdan kategorize edilebilir?
Üç bakımdan edilebilir. Birinci ayrım, Allah’a ait
bilgi ile insana ait bilgi, hem mahiyet hem de içerik olarak
birbirinden farklıdır. İkinci ayrım ise bilginin akıl ile elde edilmesi ile nakletme yani haber yoluyla elde edilmesi
bakımındandır. Üçüncü ayrım ise bilginin kesinlik ifade
edip etmemesine göredir.
Kelâmda kadîm bilgi nedir?
Kelâm âlimleri, Allah’ın ilmine öncesiz ve
sonrasız anlamında kadîm bilgi derler.
Kelâmcılara göre hâdis bilgi nedir?
İnsana ait bilgiye de öğrenme ile sonradan
meydana geldiğinden ve başlangıcı bulunduğundan,
sonradan olma anlamında hâdis bilgi demişlerdir.
Aklî bilgi nedir?
İnsanın düşünmesi ve akıl yürütmesi ile elde ettiği
bilgiye aklî bilgi denir.
Naklî bilgi nedir?
Bir başkasından nakil yoluyla alınan haberlere
naklî bilgi denir.
Zarûrî/zorunlu bilgi nedir?
Aklın hiçbir çaba sarfetmeksizin elde ettiği
bilgiye, zarûrî/zorunlu bilgi denir.
Bedihî bilgi nedir?
Aklın hiçbir çaba sarfetmeksizin elde ettiği bilgi,
zarûrî/zorunlu bilgidir. Bu bilgiye, herhangi bir şüpheye
ve ihtilafa yol açmayacak şekilde son derece açık
olduğundan apaçık bilgi anlamında bedihî bilgi de
denilmiştir.
İktisâbî bilgi nedir?
İnsanın bir çaba ve düşünmesi sonucu elde edilen
bilgiye kazanılmış anlamında iktisâbî bilgi adı verilmiştir.
Bu tür bilgiye bir kanıt/delil yoluyla ulaşıldığından delile
gereksinim duyan bilgi anlamında istidlalî bilgi adı da
verilmiştir. Bu bilgiye nazar, yani düşünme yoluyla elde
edilmesi dikkate alınarak nazarî bilgi de denilmiştir.
Burhanî bilgi nedir?
Aklî bilgi sağlam ve objektif delillere dayanıyor
ve kesinlik ifade ediyorsa bu bilgiye burhanî bilgi denir.
Burhan hem kelâmda hem de felsefede kesin delil
anlamına gelir.
Hatâbî bilgi nedir?
Şayet şüphe taşıyan veya subjektif delillere
dayanıyorsa ve ancak ikna yoluyla anlatılması söz konusu
ise buna hatâbî bilgi adı verilir.
Hatabî kelimesi hitaptan
gelir ve sözle bir kişiyi ikna etmek anlamındadır.
Naklî bilgi kaça ayrılır?
Haber yoluyla elde elde edilen naklî bilgi ise kesin
bilgi anlamında yakînî ve şüpheli bilgi anlamında zannî
şeklinde iki gruba ayrılır.
Kelâm alanında bir bilginin inanç açısından değer
ifade etmesi için öncelikle ne olması gerekir?
Kelâm alanında bir bilginin inanç açısından değer
ifade etmesi için öncelikle naklî ise yakînî, aklî ise burhanî
olması gerekir. Diğer bir deyişle inanç ilkesi oluşturulurken bilginin akıl ve nakil bakımından sağlam
ve apaçık delillere dayanıyor olması aranır.
Duyu-bilgi arasında nasıl bir ilişki vardır?
Bilginin değeri bilgi araçlarının değeri ile de
doğru orantılıdır. Duyular yoluyla elde edilen bilginin
kesin ve şüpheden uzak olması, duyuların kusursuz
olmasına bağlıdır. Duyularda var olan veya meydana
gelen kusur ve eksiklik aynıyla elde edilen bilgiye yansır.
Sözgelimi gözlerinde şaşılık bulunan bir şahsın bir nesneyi
iki olarak görmesi, kusura bağlı bir yanlış bilgidir.
Gürültülü mekânlarda çalışan insanların zaman içinde
kulaklarında ses duymaları da kusurdan kaynaklanan bir
husustur. Hasta olan kişinin tat almaması veya kokuyu
hissetmemesi, yine kusurdan kaynaklanmaktadır.
Akıl ve bilgi arasında nasıl bir ilişki vardır?
Bir bilgi akla dayanıyor yani düşünme yoluyla
elde ediliyorsa, aklın sağlam ve sağlıklı olması şartı aranır.
Ayrıca akıllar tek tip ve tekdüze olmadığı için her insanın
aklı ve onun ürünü olan bilgi de eşit veya denk kabul
edilemez. Sağlam ve sağlıklı bir akıl, kesin bilgi ortaya
koyarken, zihinsel yetenekleri gelişmemiş veya bir
hastalık nedeniyle kusurlu hale gelmiş olan akıl kesin bilgi
üretemez. Buna rağmen kelâmcılar, üretilen bilginin
kusurunu tamamen akla yüklemezler. Burada düşünme
biçimi ve metodunun da dikkate alınması gereğini
vurgularlar.
Haber ve bilgi arasında nasıl bir ilişki vardır?
Haber yoluyla elde edilen bilginin değeri, haberi
getiren kişinin güvenilir olması ile birebir irtibatlıdır.
Haberi getirenin güvenilmez oluşu, aynıyla haberi etkiler
ve değerini düşürür. Bundan dolayı Kur’ân’da “Size bir
fasık haber getirdiğinde onu araştırın” (el-Hucûrât 49/6)
emri verilmiştir. Yukarıda değinildiği gibi haberin gerçeğe
uygun olması kesinliğini ifade eder. Yalan söyleyen bir
kimse gerçeğe uygun haber vermiyor demektir.
Dolayısıyla bu haberden hareketle bir hüküm çıkarmak
veya yargıya varmak doğru değildir. Öte yandan getirilen
haberin açık ve anlaşılır olması da önemlidir. Eğer haber
açık ve anlaşılır değil ise, yanlış anlamaların meydana
gelmesi kaçınılmaz olur.
Yanlış anlaşılan veya haber
kaynağının kastetmediği bir hususu çıkarmaya elverişli bir
haber, zararlı sonuçların doğmasına sebebiyet verir. Yüce
Allah’ın “fasık kimsenin haberini araştırın” emri vermesi
bundan dolayıdır. Çünkü bu tür yalan haberlerin toplum
içinde fitne ve tartışmalara hatta kavgalara sebebiyet
vermesi mümkündür.
Kelâmın kaç kaynağı vardır ve bu kaynaklar nelerdir?
Kelâmın üç kaynağı vardır. Bu kaynaklar:
• Kur’an
• Sünnet
• Akıl’dır.
Bir haber kaynağı olarak Kur’an’ın en temel
özellikleri nelerdir?
Kur’ân’ın iki temel özelliği vardır:
• Vahiy getiren melek Cebrail aracılığı ile Hz.
Peygamber’e ulaşması,
• Sadece vahiy yoluyla Kur’ân kendisine inzal
olunan Hz. Peygamber değil, Kur’ân’ın
gönderildiği bütün insanların ondaki hükümlerle
yükümlü tutulmasıdır.
Kur’ân, ilâhî alandan beşerî alana nasıl indirilir?
Kur’ân, güvenilir melek Cebrail vasıtasıyla ilâhî
alandan beşerî alana indirilir. Bu indirilme işlemine inzal
veya nüzûl denilir. Beşerî alandaki ilk muhatabı Hz.
Muhammed’dir. Hz. Muhammed peyamber olma özelliği
ile görevini aksatacak veya zarar verecek her türlü
maddimanevi tehlikeden korunmuştur. Buna masum
olması veya ismet sıfatına sahip olması denilir.
“Tebliğ” nedir?
Hz. Peygamber’e inen bu Kur’ân, korunmuş
özelliğine sahip Hz. Peygamber aracılığı ile insanlara
ulaştırılır. Bu işleme tebliğ adı verir.
Kur’an’ın korunurluğu güvenilirliği nereden
kaynaklanmaktadır?
Kur’ân, korunmuş özelliğine sahip Hz.
Peygamber aracılığı ile insanlara güvenli bir şekilde
hedefine ulaştığı Kur’ân “İçinde hiç şüphe bulunmayan bir
kitaptır” (el-Bakara 2/2). Bu güvenirlik, Hz. Peygamber’in
hem Kur’ân’ı algılaması hem de onu aktarması noktasında
Allah’ın koruyuculuğu altında olmasındandır. Nitekim Hz.
Peygamber’e hitaben “Onu çarçabuk ezberlemek için
ağzında tekrarlama. Onu kalbine toplamak ve okutmanı
sağlamak bize aittir.” (el-Kıyame 75/16-17) buyrulmuştur.
Bir başka ayette ise “Kur’ân’ı kesinlikle biz indirdik,
elbette onu yine biz koruyacağız” (el-Hicr 15/9)
buyrulmuş ve korumanın hem inzâli hem de tebliğ ve
sonrasını da Aklın kaynak olması, istidlâl veya istinbât
denilen çıkarsama yolunun kullanılmasıdır.
Aklın kaynak olması, kelâmda nasıl bir uygulama ile
gerçekleşir?
Aklın kaynak olması, istidlâl veya istinbât denilen
çıkarsama yolunun kullanılmasıyla gerçekleşir.
Kur’ân’ın iniş süreci ne zaman tamamlanmıştır?
Kur’ân’ın iniş süreci Hz. Peygamber’in hayatının
bitimi ile tamamlanmıştır. Bir diğer deyişle Hz.
Peygamber’in vefatı ile vahiy artık kesilmiştir. Bundan
dolayı elimizdeki Kur’ân dışında başka bir vahiyden söz
edilemez.
Kur’an’ın mütevatir olma özelliği nerden
kaynaklanmaktadır?
Kur’ân, Peygamberimiz Hz. Muhammed’den bize
yalan üzere birleşmeleri imkânsız olan büyük topluluklar
eliyle sağlam bir şekilde mütevatir olarak ulaşmıştır. Böylelikle Kur’ân, hem içeriği hem de bize kadar gelişi
bakımından tam ve güvenilir bir kaynaktır.
İnanç esaslarının ikinci kaynağı kimdir?
İnanç esaslarının ikinci kaynağı bizzat Hz.
Peygamber’in kendisidir.
Hz. Peygamber, İslâm’da neye istinaden en güvenilir
kaynaktır?
Hz. Peygamber, Kur’ân’ın ilk ve en güvenilir
yorumcusudur. Çünkü o dinî her türlü tasarrufunda
Allah’ın koruyuculuğu altındadır. Bu onun yorumunun
ilahî gözetim altında olması anlamına gelir. Nitekim “Sana
Kur’ân’ı okuduğumuzda onun okunuşunu takip et; sonra
onun açıklaması/yorumu bize aittir” (el-Kıyâme 75/18-19)
mealindeki ayette Kur’ân’ın Hz. Peygamber tarafından
açıklaması ile uygulamasının ilâhî kontrol altında olduğu
ifade edilir.
Hz. Peygamber’in her söylediği sözün güvenilir
olabileceğine dair Kur’an’da kaynak var mıdır?
Vardır. “O kendinden bir şey söylemez ne
söylüyorsa vahiydir” (en-Necm 53/3) mealindeki ayet
özellikle peygamberin söz, fiil ve kabullerinin ilahî
gözetim ve denetim altında olduğunu göstergesidir.
Kur’ân’da bazı peygamberlerin bir kısım fiil ve
davranışlarından dolayı uyarılması da yine bunun en
büyük belgesidir.
Hz. Peygamber’den gelen açıklamaların kelâmda
kesin delil olması için gerekli olan şart nedir?
Hz. Peygamber’den gelen açıklamaların kelâmda
kesin delil olması için, bize kadar tevatürle ulaşmış olması
gerekir. Zira tek kişinin getirdiği haber (haber-i vâhid), bu
haberi getiren sahabeden biri bile olsa peygamber gibi
korunmuş olmadığından, inanç konularında kesin delil
kabul edilmez.
Çıkarsama yöntemi nedir?
İlk dönem kelâmcıların çıkarsama yöntemi, daha
çok görünenden hareketle görünmeyen hakkında hüküm
vermek şeklinde formüle edilebilecek fıkhî kıyastır.
Mantık kıyası nedir?
Mantığın da etkisiyle bilinenlerden hareketle
bilinmeyen hakkında hüküm vermeye çıkarsama yöntemi
denir.